31 Mayıs 2008 Cumartesi

bir çiçek açsın,bir bülbül ötsün...

Leyla Gencer'in vasiyeti üzerine yakılıp küllerinin Boğaza bırakılması tartışmalara neden olmuştu. İnsanlığın en az alternatif ürettiği konulardan biridir ölümden sonra cesedin ne olacağı.
Dünyanın büyük çoğunluğu farklı türdeki merasimlerlede olsa cenazelerini toprağa gömüyor.Hindularda ateşte yakıyor.Bunlar bilinen uygulamalar.Ya başka neler var?
Sessizlik Kuleleri
Zerdüşlüğe bağlı Farisi(Parsiler)için ateş, toprak ve su, kutsal elementlerdir. Bu nedenle Zerdüştler ölülerini yakmaya, gömmeye veya suya atmaya karşıdır. Bunların yerine ölülerini Sessizlik Kulesi adı verilen yerlere bırakarak Akbabalara terkederler.200 Akbaba bir cesedi yarım saatte ordan kaldırabilir.Cenazenin sahipleri kırkgün sonra gelerek kemikleri toplarlar.Bu uygulama halen Hindistanda yaşayan Zerdüştlerce devam ettirilmektedir.İranda ise yasaklanmıştır.
Buna benzer bir uygulamada Tibet te devam ettirilmektedir.Terk farklaki Tibetliler cesetleri parçalayarak akbabalara sunmakta,akbabadan kalanlarda yakılmaktadır.
Ya başka ne var.Bazı amerikalılar ise cesetlerini ilerde gelişecek bilim sayesinde yeniden hayata dönebileceklerini düşünerek dondurmaktadır.Bu işle uğraşan özel şirketler vardır.Başka ne olabilir?

21 Mayıs 2008 Çarşamba

Ceza Nefrettende eskidir.


Zekeriya Beyaz hoca otel odasında porno kanallarla meşguliyet içinde olduğu anlaşılınca ' 'Toplumda neler olup bittiğini öğrenmek için 10-15 dakika seyrettim' diye savunmuştu kendini yıllar önce.Doğrusu kişiler evlerinde ne yaparsa yapsın buna denebilecek birşey yok.En azından sana ne deme lüksleri var.Lakin bu tür meşgaleler iş hayatına yansıtılınca olayın tadı tuzu kaçıyor.İş üretecek kişilerin zamanlarını bu tür hobi lere ayırmaları üretim kaybına neden olduğu gibi hemde iş ortamında istenmeyen üzücü durumlara neden olabiliyor.Tüm bunları niye anlattım açmam gerekirse bu tür kişilerle başededilemediği için paraya kıyılıp güvenlik duvarı proramı ( firewwal) alındı işyerine.Ayrıca farkında değiller ama birçok çalışanın pcleri bilgi işlemciler tarafından kurulan bir programla takip ediliyor.Tabii iş yerinde dedikodu ve fısıltı gazetesinin tirajı patlamış durumda.Tüm gezilen sayfalar ,msn yazışmaları zamanı gelince kullanılmak üzere kaydediliyor.Demem o ki işinizin hakkını verin işyeri pc lerini özel sohbetleriniz için kullanmayın.Big Brother sizi gözetliyor olabilir.

19 Mayıs 2008 Pazartesi

niçin yalnız selvi?

Paslı çivi de olabilirdi.Çok önceleri seyrettiğim Asla Yabancılarla Oynama isimli gerlim filmindeki kamyon şöförünün lakabıydı.Bütün bir film boyunca yüzünü göstermemişti.İlk fikrim böyleydi faka sonraları konsept e uymayacağına karar verdim.Yalnız selvi ise hep aklımın bir köşesindeydi.Google yi taradım.Mücize kabilinden ne bir siteye ne bir bloğa isim olmamış.Bana görede doğrusu derin bir içeriğide var.Selvi zaten sevilen bir ağaç değil.Yerleride belli mezarlık.Zaten mezarlık selvisi diye bir türüde varmış.
Oysa ben selvileri severim.Adı üstünde selviler yalnız ağaçlardır.Hüzünlüdürler.İçine kapanıktırlar,enine değil dikine büyürler.Çevreye açılıp dallanıp budaklanmazlar.Evimizin bahçelerinde yerleri yoktur.Nerde uzak bir mezarlık var oraya reva görülürler.Yaşayanlardan daha ziyade ölülere yakındırlar.Bir mezar başında tek başına rüzgarla konuşurlar.Belkide bu uzun halleri olmasaydı adları anılmazdı. Ya Yaşar ın selvi isimli hüzün dolu şarkısına ne demeli.Her dinlediğimde içimde birşeyler eksiliyor.Bir yitiklik duygusu beni sarıyor.Bilemiyorum zihne tesir eden etmenler çok bu da onlar biridir sanırım.Neticede bu bloğun adı yalnız selvi oldu çıktı.Sözüme değilse de yazıma güvenirdim.Oysa hemen tökezledim.Saatler geçti elim koynumda neler yazacağım diye.Ben sevmezdim kişilerin iç mırıldanmalarını yazıya döküp herkeslere duyurmalarını.Asosyal yanım ağır basardı bu hallerde.Bu bir eksiklikmi meziyetmi
bilemem.Bakalım yüreğimizin bizi götürdüğü yere gidelim.Yol nereye çıkacak
?